Sürdürülebilirlik, Eğitim ve Dünya Barışı konularında Türkiye ve Dünya’nın beş kıtasında akademik sunumlar, sanatsal performanslar, programlar, projeler ve Chi Ci Talks konuşmalarıyla sosyal sorumluluk projelerine katkı sunan, geçmişte Birleşmiş Milletler’in İsviçre Cenevre’deki yan kuruluşlarında Dünya Barışı konusunda konuşmacılık yapan dünya gezgini, Enerji Uzmanı ve Ekonomist Çiğdem Yorgancıoğlu, UN Water Birleşmiş Milletler Dünya Su Günü’nde Su Taahhüdünü kamuoyuna açıkladı.
İşte Çiğdem Yorgancıoğlu’nun taahhütten kesitler:
“Çiçekleri neden sabahları sulayız ya da akşam serinliğinde, hiç düşündük mü? Bu soruyu genellikle çocuklarla sürdürülebilirlik atölyeleri sırasında Buharlaşma ve su stresi azaltma konusundaki eğitsel atölyelerimde sorarım. Bugün konumuz su. Tavsiyeler genellikle finallerde olur. Ben ise daha yazının sonuna gelmeden, size geçtiğimiz aylarda Sabancı Center’da ödül gecesi ve galasına Turhapo Türkiye Haber Portali ile birlikte bizzat katıldığım Sabancı Vakfı’nın ‘Kısa Film Uzun Etki’ – Su krizi sloganıyla 8. Kısa Film Yarışması’nda ödül alan filmlerini muhakkak izlemenizi öneriyorum. Birkaç dakikada eminim ki yazdıklarımdan daha da fazla etki yaratacaktır.
Denizde Seyir Güvenliğine Karşı Yasadışı Eylemlerin Önlenmesine yönelik bir çalışma ya da konu özelindeki regülasyonlar konusunda bir eğitim vererek farkındalık yaratmak acaba karbon ayak izi ve su ayak izimizi küçültür mü diye bir soru ile ilerleyelim şimdi ve bağlamsallığa dikkat çekelim. Süveyş Kanalı, Kızıldeniz’deki güvenlik tehditleri nedeniyle uluslararası gemi trafiğinin seyrini değiştirmesinden etkilenince neler değişir acaba dünyada? Uluslararası Taşımacılık ve Lojistik Hizmetleri firmaları nasıl kararlar alırlar, rotalarını ne yöne çevirirler? Latin Amerika ve Karayipler bölgesinde etkili olan El Nino’nun etkisi ile meydana gelen kuraklık nedeniyle, Panama Kanalındaki günlük gemi geçiş sayılarının azaltılmış olmasının arkasında Panama kanalına yönelen artan talebin Husiler yüzünden Süveyş kanalından kaçanlar olduğunu anlayınca kelebek etkisi ve dolaylı etki nedir daha iyi anlıyoruz. Yoksa kırmızı etin su stresi ile ve kuraklıkla ne ilgisi olabilir ki?”
BM Küresel İlkeler Sözleşmesini baz alarak Chi Ci Talks Çiğdem Yorgancıoğlu Taahhüdü – CEO Mandate
“Kalkınma Ve Gelecek İçin Su Konusundaki Paradokslar, Dünyanın Su Potansiyeli, Yeraltı Suyu Ve Görünmez Kaynaklar, Obruklar, Su Kaynakları Etrafında Hayatlar, Savaşlarda Susuzluklar Ve Hastalıklar, Afetler Açısından Su, Etkin Su Kaynak Kullanımı, Enerji Kaynakları Kentleşme Boyutu Açısından Su, Susuzlukla Mücadele, Suyun Verimli Kullanılması, Su Ve Risk Yönetimi, Su Kayıpları, Su Arıtma, Tarımsal Sulamalarda Su Kayıplarının Önüne Geçilmesi, Basınçlı Sulama Sistemlerinin Yaygınlaştırılması Ve Bu Basıncın Temininin de Sürdürülebilir Olması, Su Tasarrufu İle Verimli Kullanmanın Ayırdına Yönelik Farkındalıkların Önünü Açma, Su Kültürü, Su Ve Şiir, Denizler Ve Kirlilik, Denizlerde Ve Okyanuslarda Kirliliğin Önlenmesine Yönelik Farkındalık” konusunda Türkiye’de ve dünyada barış konulu çalışmalarım da dahil olmak üzere pek çok eğitim ve seminerler veren verimlilik, sürdürülebilirlik, adil kullanım, yeniden kullanım, dönüşüm ekonomisi savunucusu olarak Dünya Su Günü’nde bu konudaki kişisel çalışmaları sürdüreceğim ve buna dair taahhüdümü yeniden vererek sürdürüyorum bu yazımı. Her birini tek tek baş harflerini büyük yazarak hatırlatma çabasının sorumlu ve bilinçli farkındalığı ile. Bu meyanda siz de the CEO Water Mandate’i ile su yetki taahhüdünüzü imzalayarak su alanında faaliyet gösteren küresel şirketler ağına katılmak isterseniz CEO Water Mandate – Su Bildirisi/Taahhüdünü ya da bir diğer deyişle Yetkisini onaylayabilirsiniz. Birleşmiş Milletler’in sayfalarında kolaylıkla bulabilirsiniz. Orada kazanımlara dair şu gibi konular öne çıkarılmış ve şu şekilde belirtilmiş “İş risklerini tanımlayın ve yönetin, Markayı ve itibarı güçlendirin, Su kullanımı verimliliği sayesinde maliyetleri azaltın, Daha geniş ESG stratejinizi geliştirin, Şirketinizin Daha Hızlı İleri – Water Resilience initiative – Suya Dayanıklılık girişimine olan bağlılığını doğrulayın”
Ekosisteme ve tabiata duyarlı üretimi benimseyen bir anlayışla, Kıtlık, Su stresi, verimsiz üretim, oburluk, açgözlülük, sürdürülebilir sanayi politikaları, ekonomik ve endüstriyel büyümeyi hızlandıran, geciktiren ve yavaşlatan süreç, üretim yapısını çeşitlendirme kapasitesi, ekonomik istikrarsızlık, savaşlar ve göçler gibi küresel meselelere dair şimdi ve geleceğe dair uzun vadeli hedefler, yapay zeka gibi oyun değiştirici gelişmelerin tüm insanlığın faydasına olması için işbirliğinin nasıl olması gerektiği gibi konuların da ele alındığı ‘Eski Köye Yeni, Dünya Düzeni’ni tema alan ve kendisini tabiatın merkezinde gören insan için hicivli bir şiirsel eleştiri getiren son kitabımda da bu konulara yer vermiş ve bu konuda düzenlediğim eğitim ve atölyeleri sürdürmekteyim. Yine devam edecek. Bu bana ait bir taahhüttür. Bildirimdir. İçinde bulunduğum proje, akademik çalışmalar, sahne performansları ve etkinlikler, eğitsel atölyeler ve modüller halinde çalıştığım Barış ve Eğitim projeleri kapsamında su özelinde başka bir çalışmam daha var. Hakemli üniversite dergilerinde yer alan araştırmaya dayalı makale çalışmalarımdan da bahsedeceğim. Zira bağlamsallık bakımından su stresi konusunda diğer konulara kıyasla daha az işlenmiş bir konu olması nedeniyle yukarıdaki su taahhüdün yanı sıra yeni ya da az söylenilen şeyleri de söylemek gerek.
2015 yılında tüm Birleşmiş Milletler Üye Devletleri tarafından kabul edilen 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi, günümüzde ve gelecekte insanlar ve gezegen için barış ve refah için ortak bir plan sağlamakta ve bunun merkezinde, küresel bir ortaklık içinde gelişmiş ve gelişmekte olan tüm ülkelerin acil eylem çağrısı olan 17 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi (SDG) bulunmaktadır. Yoksulluğu ve diğer yoksunlukları sona erdirmenin, sağlık ve eğitimi iyileştiren, eşitsizliği azaltan ve ekonomik büyümeyi teşvik eden stratejilerle kol kola yürümek gerektiğinin farkındalar; Söz konusu çabaların içinde iklim değişikliğiyle mücadele etmenin yanısıra okyanuslarımızı ve ormanlarımızı korumaya çalışmak gibi alanlar da yer almaktadır. Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi 6 şöyle der: Milyarlarca insan hala güvenli bir biçimde yönetilen su ve sanitasyon olmaksızın yaşamaktadır. Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi (SDG) 6, 2030 yılına kadar herkes için su ve sanitasyon hizmetlerinin kullanılabilirliğini ve sürdürülebilir yönetimini sağlamaktır. SDG 6’ya ulaşmak, aşırı yoksulluğu sona erdirmeyi ve gezegeni korumayı amaçlayan 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi başarısının ayrılmaz bir parçasıdır.
1993 senesinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun aldığı karar ile her yılın 22 Mart günü, “Dünya Su Günü” olarak farklı konu başlıkları altında kutlanırken, UN-Water tarafından organize edilen bu kutlamalar her yıl farklı bir tema ile gerçekleştirilmektedir. 2024 yılının Dünya Su Günü teması ‘Barış ve Refah için Sudan Yararlanma’.
Dünya Su Günü, her yıl 22 Mart’ta (#WaterDay) düzenlenen ve içme suyu ve tatlı suyun önemine vurgu yapan, Birleşmiş Milletler (BM) tarafından organize edilen bir gözlem günüdür. Dünya Su Günü, tatlı su kaynaklarının sürdürülebilir şekilde yönetimini savunmak açısından önemlidir. Her yılın teması, Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi 6 (SDG 6) ile uyumlu olan temiz su, sanitasyon ve hijyen (WASH) ile ilgili konuları odaklanır ve mercek altına alır. BM Dünya Su Geliştirme Raporu (WWDR), her yıl Dünya Su Günü çerçevesinde yayınlanır. Birleşmiş Milletler ve üye ülkeler, su kaynaklarıyla ilgili somut çalışmaları ödüllendirir ve BM tavsiyelerini uygulamaya yönelik çeşitli aktiviteler düzenler. UN-Water, Dünya Su Günü’nde uluslararası koordineli etkinlikleri destekler ve bu konuda çalışmalar yapan farklı bir kuruluştur.
2024 yılının Dünya Su Günü teması ‘Refah ve Barış için Su’ olarak belirlenmiştir. UN-Water’ın su sorunlarına ilişkin yıllık raporu, güvenli ve eşitlikçi bir su geleceği geliştirme ve sürdürmenin herkes için refah ve barışı nasıl desteklediğini ve su güvensizliğinin yoksulluğu, eşitsizliği, toplumsal gerilimi ve çatışmaları nasıl artırabileceğini anlatmaktadır. Raporda, sürdürülebilir su yönetimi, refah ve barış arasındaki karmaşık ilişkilere dikkat çekilir ve bir boyuttaki ilerlemenin diğer boyutlarda nasıl olumlu etkiler yaratabileceği vurgulanır.
Kıbrıs Akademik ve Bilimsel Araştırmalar Dergisi (KABAD) adlı hakemli dergide 2023 yılında yayınlanan makalenin Dünya Su Günü’ne özel atıf ve alıntılarına geçmeden önce, bu alıntıları paylaşmama izin verir misiniz?
İKLİM VE SAĞLIK DOSTU MAKUL VE BİLİNÇLİ BİR KIRMIZI ET TÜKETİMİ MÜMKÜN MÜ?
Geri dönüşü olmayan zincirleme reaksiyonları durdurmanın yollarından birisi de tepkime zincirinin mantığını ve bağlamsallığını çözmektir. Avrupa’daki sağlık sistemleri, 2019 sonunda patlak veren COVID öncesinde, yetersiz finanse edilen birincil ve sosyal bakımdan işgücü kıtlığına ve bakıma erişimdeki eşitsizliklere kadar önemli sorunlarla karşı karşıya kalırken, yaşlanan nüfuslar ve bulaşıcı olmayan hastalıklardaki artış gibi artan zorlukları ele alıyordu. Süregelen ve uzadıkça uzayan bir pandemi ve tedarik zincirindeki ilk bozulmalar, salgına hazırlıksız yakalanan işletmeler, kapanan fabrikalar, dünya çapında üretimin aksaması, daha salgının yarası sarılmadan patlak veren Rus-Ukrayna savaşı, küresel toparlanmayı geciktiriyor. Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası gibi kuruluşlar, küresel ekonomik büyüme tahminlerini aşağı yönlü revize ediyorlar, savaşın büyümeyi azaltacağı ve enflasyonu yukarı yönlü tetikleyebileceği uyarısında bulunuyorlardı. Savaşın mermileri, mayınları ve bombaları binalarla birlikte tabiatı da tahrip edip geçiyordu. Artan enerji fiyatları tedarik zincirlerindeki bozulmaların daha da kötüleşip bir darboğaza dönüşmesine, Avrupa’da derinleşen enerji krizine, artan hayat pahalılığı ve yaşamda kalma maliyetinin artışına, kriz ve aşırı iklim olaylarına ve dahil olmak üzere takip eden kalıcı krize yol açıyordu. Sağlık sistemlerini ve özellikle sağlık ve bakım işgücünü sınırlarına kadar zorlayarak durumun vahametini daha da sancılı bir hale getiriyordu. Pek çok işçi hayatını kaybederken, diğerleri yorgunluk, bitkinlik ve tükenmişlik yaşadı. Dün yani 13 Mart 2023 tarihinde “Dünya ABD’deki banka krizini konuşuyor” başlıkları ana akım medyada boy boy yer almıştı.
Tüm gelişmeler geçtiğimiz haftadan itibaren bir kez daha finansal piyasalarda sallantı etkileri yaratmaya başlamıştı bile. ABD’de son bir haftada 2 bankanın iflası daha soğumadan yeni haftada bir banka daha iflas etmişti. Silvergate Bank, Silicon Valley Bank’tan sonra New York merkezli Signature Bank da battı. Sıradaki pek çok banka da diken üstünde. Kötü ve aşırı bilinçsiz beslenen, gerekenden fazla üretip, aşırı kırmızı et tüketen daha sağlıksız daha hazırlıksız bir toplum acaba tüm bu bahsi geçen krizlerden daha mı çok etkileniyor? Sağlık sistemlerinde iyileşme halinin esasen en temelde bakış açısı aynı zamanda adil, etik, bütünleşik ve proaktif bir yaklaşımla hem çevreci hem de kamu sağlığını ön plana çıkaran programlara ihtiyacını dikkate alırsak, ülkelerin gıda politikaları özelinde aşırı et tüketimindeki artışın durdurulmasının ve tüketimin azalmasının hem sağlığa hem de çevreye sürdürülebilirlik anlamında katkısı vardır. Bu makale bu konuda yapılan bazı çalışmalara ışık tutmayı hedeflemektedir.
Aşırı dozda hayvansal et tüketiminin önemli ölçüde azaltılması gerekliliğine işaret eden araştırma bulguları, 1 kalorilik hayvansal protein üretmek için gereken fosil yakıt miktarının 1 kalorilik bitki proteini üretmek için gereken miktarın 10 kat fazla olduğunu belirtiyor.
MERA İÇİN ORMANSIZLAŞMA , TARIMDA SU KULLANIMI VE KARBON AYAK İZİ
Kırmızı ve işlenmiş etin aşırı tüketiminin kalp-damar hastalığı ve kanser dahil pek çok hastalığın sebebi ya da gelişimini arttırdığına dair birçok kanıtlanmış çalışma ve araştırma mevcut. Bu derece bir tüketim neticesinde ölüm risklerinin arttığı bilinmektedir. Ayrıca, et önemli bir besin kaynağı olmasına rağmen, bu protein kaynağının büyük çapta aşırı tüketiminin canlılar için olumsuz bir çevresel etkiye sahip olduğu bilinmektedir.
Hayvancılık üretimi sadece sera gazı emisyonları üzerinde değil, aynı zamanda su ayak izi, su kirliliği ve su kıtlığı üzerinde de olumsuz bir etki yaratmaktadır. Hayvanların sindiriminin atmosfere metan gazı salınımına neden olması, yarım kilo inek eti üretmek için yaklaşık binlerce litre su tüketmekten daha fazla bir etkiye işaret etmektedir. Sera gazı kaynaklı olumsuz iklim değişikliklerinin yol açtığı kuraklık sebebiyle küresel su tüketiminde bozulma, su stresi yaratması bakımından, kırmızı et üretimi için kullanılması gereken su konusu ise başlı başına bir “tavuk yumurta paradoksuna” dönmektedir.
İnsan sağlığıyla ilgili olarak, Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı (IARC) 2015’te, kırmızı etin yanı sıra işlenmiş et tüketiminin insanlar açısından kanserojen olduğunu belirtmiştir. Ayrıca, kırmızı etlerden ve et ürünlerinden yağları almak, kardiyovasküler hastalıkların yanı sıra bazı kanser türlerinin önlenmesine de yardımcı olabilir. Bazı araştırmalar, kırmızı et yiyenlerde pankreas ve prostat kanseri riskinin daha yüksek olduğunu ve işlenmiş et yiyenlerin mide kanseri riskinin daha yüksek olduğunu göstermektedir.
Kırmızı et tarımının çevresel etkileri hakkındaki araştırmalar, iklim değişikliğine katkıda bulunan önemli etkileri vurgulamaktadır. Metan emisyonları, azotun gübre ve gübredeki küresel ısınma etkisi, mera için ormansızlaşma ve tarımda kullanılan büyük su gereksinimleri bunlardan sadece birkaçıdır. Ormanların kesilmesi ve hayvanlar için mera oluşturmak için ormansızlaşmanın iklim değişikliğine büyük ölçüde olumsuz etkisi vardır. Dünya liderleri geçmişte ormansızlaşmaya son verme taahhüdünde bulunmuş olsalar da, küresel çapta bu konuda henüz yeterli ilerleme kaydedilmemiştir.
Hayvancılığa yönelik kesimler de karbon ayak izlerini arttırmaktadır. Sığır eti, metan içeren sera gazı emisyonunu arttıran etlerin başında gelmektedir. Karbon ayak izi özellikle etler ve hayvansal ürünler kademeli olarak sıralandığında, en düşük etkili hayvansal ürünlerin etkilerinin tipik olarak bitkisel ikamelerinkinden daha fazla olduğu görülmektedir.
Gıda sistemlerinin ulusal iklim planlarına dahil edilmesi, gıda sistemlerinin uyum sağlama ve dönüşüm taahhüdünde bulunulmasıyla ilgili olarak, 2023 yılında 130’dan fazla ülke COP 28 BAE Bildirgesini imzalamıştır. Bu bildirge, sürdürülebilir tarımı, dayanıklı gıda sistemlerini ve iklim eylemini hedeflemekte ve gıda ve su yönetimine entegre bir yaklaşımı kabul etmektedir. Tarım, tatlı su çekiminin yüzde 70’inden sorumlu olduğundan, su sistemleri üzerindeki olumsuz etkilerin en aza indirilmesi için entegre bir yaklaşım benimsenmesi son derece önemlidir.
Bu bağlamda, COP 28’in vurguladığı farklılıklar, Dünya Su Günü için önemli hususları içermektedir. Daha yaşanabilir, daha adil, sürdürülebilir ve duyarlı bir dünyanın parçası olmak için su gibi akışta olma hevesimizi koruyalım. Güzel bir hafta sonu dilerim, enerjimiz bol olsun!